türkiye’de kumar yargı yetkisi belgesi formu indir 11

sanal kumar, bahis, şans, talih oyunları ceza davaları

Maddesi uyarınca disiplin mahkemeleri tarafından da uygulanır. Disiplin işlemlerindeki hataların kaynağı, disiplin suç ve cezalarının karmaşıklığı olduğu gibi, disiplin amiri konumundaki personelin eğitim eksikliğidir. Harp Okulu ve Sınıf okullarında verilen eğitimin yetersiz olduğu uygulamada açıkça görülmektedir. Kanaatimce bu okullardaki hukuk dersleri artırılmalı ve teoriden ziyade uygulamaya dönük eğitim verilmelidir. Yine öğrencilik döneminde sorumluluktan uzak bir anlayış içinde takip edilen derslerde öğrenilen bilgilerin çabuk unutulduğu bir gerçektir. Bu nedenle disiplin amirlerine hizmet içi eğitim kursları düzenlenmelidir. Disiplin cezalarının denetim mercii olan AYİM’nin yapısı ve işleyişindeki aksaklıklar, 5982 sayılı Kanun hükümleri de göz önüne alınarak giderilmelidir. Bu kapsamda, öncelikle Başsavcılık düşüncelerinin taraflara tebliği sağlanmalıdır. Her ne kadar    AİHM Hüsnü Yavuz/Türkiye kararında AYİM’de görevli subay üyelerin bağımsızlığını Sözleşmeye uygun bulmuş ise de, subay üyelerin görevleri sonunda tekrar TSK kadrolarında görev yapacakları dikkate alındığında bu durum davacılar üzerinde ciddi endişe kaynağı olmaktadır.

Hak ve özgürlüklerin düzenlendiği hükümler “normatif (kural koyan) bölümü”, güvence sistemine yönelik hükümler ise “kurumsal bölümü” oluşturmaktadır[454]. Ek protokoller Sözleşme’nin donmuş bir metin olmadığını göstermektedir[456]. “Amir”; makam ve memuriyet itibariyle emretmek yetkisine sahip kimsedir. Bunun emri altındakilere “maiyet”[274] denir (İçHizK m.9). “Yasaklanmış her türlü yayını veya siyasi veya ideolojik amaçlı bildiri, afiş, pankart, bant ve benzerlerini basmak, çoğaltmak, dağıtmak veya bunları kurumların herhangi bir yerine asmak veya teşhir etmek” (657 SK m.125/E.b). “İdeolojik veya siyasi amaçlarla kurumların huzur, sükûn ve çalışma düzenini bozmak, boykot, işgal, engelleme, işi yavaşlatma ve grev gibi fiillere katılmak veya bu amaçlarla toplu olarak göreve gelmemek, bunları tahrik ve teşvik etmek veya yardımda bulunmak” (657 SK m.125/E-a)[216]. “Amirine, maiyetindekilere, iş arkadaşları veya iş sahiplerine hakarette bulunmak veya bunları tehdit etmek” (657 SK m.125/D-l).

Eğer disiplin cezası olmadığını tespit ederse bu kez idari uyarı yazısının idari davaya konu olabilecek nitelikte olup olmadığını irdelemektedir[776]. Kanunun 35/b maddesinde ise; “İlgililer, hakkında idari davaya konu olabilecek bir eylem veya işlemin yapılması için idari makamlara başvurabilirler. Bu halde yetkili makamlar en çok altmış gün içinde bir cevap verirler. Bu süre içinde cevap verilmez ise, istek reddedilmiş sayılır. İlgililer altmış günün bitiminden itibaren idari dava açma süresi içinde Askeri Yüksek İdare Mahkemesinde dava açabilirler.” denmektedir. Kanunun “İhtiyari Müracaat ve İdari Makamların Sukutu” başlıklı 35. Maddesinin (a) bendi, “İhtiyari müracaat; Kesin işlem yapmaya yetkili makamlarca tesis edilen idari işlemlerin geri alınması, kaldırılması, değiştirilmesi veya yeni bir işlem yapılması, üst makamdan yoksa işlemi yapmış olan makamdan idari dava açmak için belli olan süre içinde istenebilir. Bu müracaat işlemeye başlamış olan dava açma süresini durdurur. Altmış gün içinde cevap verilmez ise, istek reddedilmiş sayılır. İsteğin reddi üzerine dava açma süresi başlar ve müracaat tarihine kadar geçmiş olan süre de hesaba katılır.” hükmünü amirdir. Maddedeki hususları kapsamamasını[764], davalı olarak ilgili Bakanlık yanında cezayı veren disiplin amirinin de davalı olarak gösterilmesini[765], dilekçe reddi sebebi olarak görmektedir. Bu hükümlerden anlaşılacağı üzere, yakalanan veya tutuklanan kişinin, bu yakalama veya tutuklamanın hukuka uygunluğunun denetimi ve serbest bırakılmasını sağlamak için mahkemeye başvurma hakkı bulunduğu yine sözleşmenin 5.

Anayasanın “Parti kurma, partilere girme ve partilerden ayrılma” başlıklı 68. 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun “Hırsızlık” başlıklı 141. Maddesine göre; “Zilyedinin rızası olmadan başkasına ait taşınır bir malı, kendisine veya başkasına bir yarar sağlamak maksadıyla bulunduğu yerden alan kimseye bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası verilir”. Anayasa; yürürlüğe girdiğinde tüm sorunları çözecek bir metin olmadığı gibi, bazı zamanlarda sorunların artmasına, hatta içinden çıkılamaz hale gelmesine de yol açabilir. Nihayetinde; normlar hiyerarşisinin tepesinde olan anayasa, yazılı hukuk düzeninin kaçınılmaz bir ihtiyaca ve isteğe dayanan temel kaynağıdır.Bu öneri; sadeliği ve kısalığı ile ön plana çıkmakta, kişi hak ve hürriyetleri ile yönetim sisteminin çerçevesini, Başlangıç hükümleri ve toplam 23 maddede belirlemektedir. 2559 sayılı Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu’nda “genel arama” kavramı bulunmayıp, sadece “önleme araması” vardır.

  • Son yıllarda apartman ve sitelerde güvenlik kamerası kullanılması yaygın hale gelmiştir.
  • Anayasa Mahkemesi kararlarında, disiplin amirlerince hürriyeti bağlayıcı ceza verilmesinde Anayasaya aykırılık görmemiştir[559].
  • (2) Yargılamanın yenilenmesi istemi hükümlünün lehine olarak yapılmışsa,yeniden verilecek hüküm önceki hükümle belirlenmiş olan cezadan daha ağır bircezayı içeremez.

Maddesi hükümlerine aykırı olarak yapılan bir yakalama ve tutuklamanın mağduru olan kişinin tazminat isteme hakkı bulunduğu görülmektedir. Maddesinin üçüncü fıkrasında değişiklik yapılarak “disiplin cezaları yargı denetimi dışında bırakılamaz” düzenlemesi getirilmiş ve Devlet memurlarına verilen uyarı ve kınama cezaları da yargı denetimine açılmıştır. Öncelikle belirtmek gerekir ki devlet memurlarına disiplin kurulları tarafından verilen disiplin cezaları yargı denetimine açıktır. Yukarıda açıklandığı üzere disiplin kullarının verdiği disiplin cezaları 1602 SK’nun 21/3. Maddesindeki yargı denetimi yasağı kapsamında değildir. TSK’da görevli devlet memurları disiplin suç ve cezaları bakımından iki farklı disiplin rejimine tabidirler. Bu bakımdan hangi disiplin cezalarına karşı yargı yolunun açık, hangilerine karşı ise kapalı olduğu önem arz etmektedir. Yukarıdaki düzenlemelerden anlaşıldığı üzere devlet memurlarına verilen uyarı ve kınama cezalarının yargı denetimine kapalı olduğu 657 SK’nun 136. Diğer disiplin cezalarına karşı ise yargı yolunun açık olduğu bizzat Anayasanın 129. Türk hukuk sisteminde idari işlem ve eylemlerin denetimi, ilk olarak 1961 Anayasasının başlangıç kısmında yer almış; aynı Anayasa’nın 114.

Bu yü­kümlülüğe uymayanlara, disiplin cezasının yanı sıra adı geçen ka­nundaki cezalar verilir. Memurun astına veya üstüne karşı küçük düşürücü veya aşa­ğılayıcı fiiller yapması disiplin suçu olarak kabul edil­miştir[207]. Bu bentte aynı sta­tüdeki kişilere karşı işlenen fiiller kapsam dışı bırakılmıştır. Bu yüzden memurlar görevlerini sürekli olarak ve kesin­tisiz yapmak zorundadır. Memurlar görevlerini ancak ilgili mevzuatın öngördüğü ve imkân verdiği hal ve koşullarda bırakabilecektir. Görevin, keyfi bir şekilde ya da bazı kişisel veya toplu hak arama vb. Nedenlere dayalı olarak bırakılması söz konusu olamaz[197].

Ceza dairelerinin kararlarına değinmek isabetli olacaktır. Ceza Dairesi (eski 16. Ceza Dairesi), 4 Şubat ve 27 Şubat 1997 tarihinde başlayan süreçte Hükümeti cebren devirme suçunun işlendiğine dair verilen mahkumiyet kararlarını onadı. Halkı kin ve düşmanlığa tahrik veya aşağılama suçu; 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 216. Maddesinde düzenlenmiş olup, üç fıkradan oluşan bu hükmün her fıkrasının uygulama alanı farklılık göstermektedir. Maddenin ilk fıkrasında tahrik, diğer iki fıkrasında aşağılama fiillerine yer verilmiştir. Türkiye Cumhuriyeti ve Türk Milleti Aralık ayının üçüncü haftasında Türk Lirası, Dolar ve Euro üzerinden deyim yerinde ise bir kasırga yaşadı. Serbest piyasa düzenini benimsemiş sosyal hukuk devletinde; özellikle son birkaç aydır döviz kuru, enflasyon ve faiz üçgeninde yaşananları anlamlandırmak pek mümkün değildir.

Bu nedenle emeklilik işleminin disiplin cezasının konu unsurunu ortadan kaldırıcı bir etkisi bulunmamaktadır. Ayrıca kararda eleştirilmesi gereken bir husus da, oda hapsi cezasının asıl olarak Sözleşmenin 5. Maddesinde düzenlenen kişi özgürlüğünün ihlali olduğu ve 5. Fıkrasında, yakalanan ve tevkif sebebi ile hürriyetinden mahrum bırakılan her şahsın hürriyeti tahdidin kanuna uygunluğu hakkında kısa bir zamanda karar vermesi ve keyfiyetin kanuna aykırı görüldüğü takdirde tahliyesini emretmesi için bir mahkemeye itiraz eylemek hakkını haiz olduğunun belirtmesine rağmen AYİM kararında 5. Fıkrası ile 1602 sayılı Kanunun 21/3 maddesi arasındadır. İdari uyarı yazılarının yargı denetimine tabi tutulamayacağını savunan görüşler de bulunmaktadır. Bu davadaki somut olayda söz konusu yazının davacının özlük dosyasına konulmuş olduğunu da belirtmek gerekir. Keza disiplin cezası olmayan uyarı yazılarının idari yargı denetimine tabi tutulup tutulmayacağındaki AYİM kriterlerinden birisi de bu yazıların üst makamlara bildirilmesi ve özlük dosyasına konulmasıdır. Fıkrasında yer alan disiplin suç ve tecavüzlerinden ötürü disiplin amirlerince verilen cezaların yargı denetimim dışında olduğuna ilişkin hüküm, oda hapsi disiplin cezası yönünden çatışmaktadır. Türk Silahlı Kuvvetlerinde görevli devlet memurları, disiplin suçları bakımından genel olarak 657 sayılı Kanundaki düzenlemelere, istisnaen emre itaatsizlik ve saygısızlık fiilleriyle sınırlı olarak Askeri Ceza Kanunu ile Disiplin Mahkemeleri Kanununa tâbidirler.

Örneğin Mahkemenin kalem personelini bir günde tayin edip mahkemeyi işlemez hale getirebilir. Yine Mahkemenin kendine ait bütçesi olmadığı için bütün harcamaları MSB Müsteşarı tarafından gerçekleştirilmektedir. Mahkeme önünde görülen davaların çok büyük oranda davalı tarafının MSB.lığı olduğu düşünüldüğünde bu görünüm ve organik bağ davacılarda endişe  yaratabilir. Yeni bir başvuruda bu organik bağ ileri sürüldüğü takdirde AYİM’nin objektif tarafsızlığının olmadığı yönünde karar verilme ihtimali yüksektir. AYİM’in  kararları  (dairelerin  ve  daireler  kurulunun)  kesparibahis  ve  kesin  hükmün  bütün  sonuçlarını  doğurur. Bu  kararlar  aleyhine  ancak  kararın  düzeltilmesi (m.66)  ve  yargılamanın  iadesi (m.64-65)  yollarına  başvurulabilir(m.63/1). Yargılamanın iadesi ve kararın düzeltilmesi istekleri, esas kararı vermiş olan Dairede veya Daireler Kurulunda karara bağlanır(m.67/1). Temel hak ve özgürlüklerin disiplin cezalarına karşı korunmasını sağlayan en etkili önlem yargısal başvurulardır. Bütün idari işlemler gibi, disiplin cezaları da yargı organının denetimine tabidir. Disiplin cezalarının yargısal denetime tabi olması, hukuk devleti ve kanuni idare ilkelerinin doğal sonucudur[675]. Anayasa Mahkemesinin diğer bir kararında[674] “…Anayasa idarenin her türlü eylem ve işlemlerine karşı yargı yolunun açık olduğu ilkesini getirmiştir.

Maddesinde adli hata halinde tazminat hakkı düzenlenmiştir. 6 no’lu ek protokol 28 Nisan 1983 tarihinde imzaya açılmış, 01 Mart 1985 tarihinde ise yeterli sayıda devletin onayı ile yürürlüğe girmiştir. Maddesinde ölüm cezasının kaldırıldığı, hiç kimseye ölüm cezasının verilemeyeceği ve hiç kimsenin idam edilemeyeceği belirtilmiş, bu şekilde barış zamanında idam yasağı düzenlenmiş, 2. Maddesinde ise savaş zamanında ölüm cezası düzenlenmiştir. Maddesine dayanılarak bu protokolün hükümlerinin ihlal edilemeyeceği belirtilmiştir. Türkiye bu sözleşmeyi imzalayarak onaylamış ve iç mevzuat haline getirmiştir. Hiç kimsenin eğitim hakkından yoksun bırakılamayacağı, devletin eğitim ve öğretim ile ilgili üzerine aldığı görevleri yerine getirirken anne ve babaların çocuklarına, kendi dini ve felsefi inançlarına uygun olan bir eğitim ve öğretimin verilmesini isteme haklarına saygı gösterme yükümlülüğü olduğu belirtilmiştir. Disiplin Mahkemesi kararlarının denetlenmesinin diğer bir yolu da “yazılı emir”dir. Yazılı emir, disiplin mahkemeleri tarafından verilip kesinleşmiş bulunan kararlarda kanuna aykırılık bulunduğundan bahisle kararın bozul­ması için Askeri Yargıtay’a başvurması hususunda Askeri Yargıtay Baş­savcısına MSB tarafından emir verilmesidir. Yazılı emir yoluyla dosya Askeri Yargıtay’a geldiğinde sadece yazılı emirde belirtilen sebeplerde inceleme yapılır.